SURİYE PKK'SININ KAMIŞLI TOPLANTISI HAKKINDA AÇIKLAMA

SURİYE PKK’SININ KAMIŞLI TOPLANTISI HAKKINDA AÇIKLAMA


2024 yılının Ekim ayında TBMM’nin açılışında sergilenen tutum ve bilahare yapılan açıklamalarla başlayan, adına daha sonra “Terörsüz Türkiye” denilen süreçte yeni bir kavşağa gelindiği anlaşılmaktadır. Yeni Suriye yönetimi ile yaptığı anlaşma hilafına bir tutum içine girdiği anlaşılan Suriye PKK’sı, ABD ve İsrail başta olmak üzere sözde koalisyon güçlerinin himayesinde Suriye’nin kuzeydoğusunda kontrol ettiği bölgedeki “kazanımlar”ından vazgeçeceğe benzemiyor.

Haberlerde de açıkça belirtildiği üzere, ABD ve ortaklarının desteğiyle Suriye’nin kuzeyindeki Kamışlı şehrinde terör örgütü PKK/YPG elebaşlarının da katılımıyla 26 Nisan 2025 tarihinde “Kürt Ulusal Konferansı” adı altında bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Bu toplantıda yapılan açıklamalar ve sonuç bildirisi gösteriyor ki, rüşvet-i kelam kabilinden Suriye’nin birliğine yapılan atıfların örtemediği bir netlikte, bu bölge özerklik adı altında mutasavver “Büyük Kürdistan” projesine hazır hâle getirilmek istenmektedir.

Suriye’nin çeşitli bölgelerinden gelen Kürt temsilcileri, Irak’tan Mesud Barzani’nin temsilcisi ve Kürdistan Yurtseverler Birliği yetkililerinin yanı sıra Türkiye’den DEM Parti heyeti de toplantıya katılmıştır. “Kürt Birlik ve Ortak Tutum Konferansı” adıyla yapılan toplantıya katılanlardan yedi kişinin Türkiye’de haklarında kırmızı bültenle arama kararı bulunduğu haberlerde yer aldı. Eli kanlı teröristlerin katılımcı olduğu ve özerklik istenen toplantıda sonuç bildirgesini ise 1991’de PKK’ya katılan ve Türkiye’ye yönelik pek çok kanlı saldırıda rol alan Favza el Yusuf okudu.

Toplantıda, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Sözde Genel Komutanı Mazlum Abdi, “Merkezî olmayan, demokratik, herkesi kucaklayan bir Suriye istiyoruz.” derken Irak Kürdistan bölgesinin eski Başkanı Mesud Barzani, Kürtlerin haklarının yeni Suriye anayasasında güvence altına alınmasını istedi.

“Bugün burada toplandık, Kürtler konferansını gerçekleştiriyor, siyasi programını belirliyor ve buradan çıkacak kararlarla Suriye Hükûmeti ile diyalog kurarak Kürtler hakkına ulaşacaktır. İmralı’dan gelen ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın Rojava’nın barış ve istikrarına da etkisi vardır. Bu çağrının başarısı için elimizden ne geliyorsa yapacağız.” diyerek sureta Türkiye’deki sürece destek veren Abdi, “Bu konferansın Rojava’nın birliğini sağlayacağına ve tüm Kürdistan'da, ulusal birlik için ön adım olacağına inanıyorum. sözleriyle gerçek hedeflerini açıkça ikrar etmiştir.

DEM Parti heyeti ile birlikte konferansa katılan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır’ın, “Kürtler iki önemli ve tarihî değişime öncülük ediyor. Biri barış, diğeri özgürlük. Bunun temeli de birlik, Kürdistan ve Kürtlerin iç desteği ve sevgisi. Bugün bu konferansın Kürtlerin ulusal birlik tutumuyla taçlanmasını umuyoruz.” şeklindeki sözleri ile DEM Parti Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit’in “Kürtlerin kaybedecek bir yüzyılı daha yok. Bu yüzyılın Kürtlerin yüzyılı olması, Kürtlerin birlikte adım atması lazım. Bu yüzyıl Kürtlerin yüzyılı olacak, Kürtler bu yüzyıla damga vuracak.” ifadesi aynı hedefe işaret etmiştir.

Yaptığı açıklama ve çağrılarla “Terörsüz Türkiye” sürecini başlatan MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, bu toplantıyı bir provokasyon olarak niteleyerek bunun “pişmiş aşa su katma rezaleti” olduğunu ifade etmiştir. DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ise MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Rojava’daki Kürt Ulusal Konferası'nda alınan kararlar hakkındaki açıklamasına ilişkin olarak  "Suriye'nin kendi halklarının ortak yaşam mücadelesine hizmet eden bir yerde duruyor. Bizler bu sürecin zaten sabote olmaması için elimizden gelen her türlü çaba içindeyiz.” demiştir. Aynı konuda Sayın Cumhurbaşkanı ise, "Federatif yapı konusu ise ham hayalden öteye gitmeyen bir husustur. Suriye gerçekliğinde de yeri yoktur." diyerek söz konusu toplantının sonuç bildirisini eleştirmiştir.

Bütün bunlar bir kez daha açık ve net bir şekilde göstermiştir ki, ABD başta olmak üzere emperyalist devletlerin taşeronluğunu yapan, istihbarat örgütleriyle yakın ilişkileri bulunan, uluslararası uyuşturucu ticaretinin göbeğinde faaliyet gösteren PKK terör örgütü ve uzantılarıyla müzakereden hayırlı bir sonuç çıkması ham hayaldir. PKK ve uzantılarının ipiyle inilecek kuyudan yara bere almadan çıkma imkânı ise yoktur. Daha önce de tecrübe edilmiş olduğu hâlde niçin tekrar bu yola gidildiğini anlamak zordur. “Beş bin senelik kıssa”dan bir hisse de  mi almayacağız? Bu coğrafyada yaşayan farklı etnik grupların yüz, iki yüz yıldır yaşadıklarından ders almayanlar için tarih ancak çok şedit bir öğretmen olabilir. Bunu idrakten yoksun Türk ve Türkiye düşmanlarının hidayete ermesi mümkün müdür? İkinci İsrail Projesi nam-ı diğer “Büyük Orta Doğu Projesi” müelliflerinin çizdiği planların oyuncağı ve gönüllü taşeronu olanlarla varılacak bir menzil zaten olamaz.

Unutulmamalıdır ki, Türkiye Cumhuriyeti büyük acılar ve kayıplar verilen bir süreç sonunda Gazi Mustafa Kemal Paşa ve TBMM’nin liderliğinde kurulmuş, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olan üniter yapıda millî bir devlettir. Türk milleti tarih boyunca varlığını korumak ve devletini ayakta tutmak için büyük bedeller ödemiş, hiçbir vatan toprağını da aldığı fiyattan aşağısına asla terk etmemiştir. Şühedanın kanlarıyla vatanlaşan Türk yurdunda başka bayraklara, egemenliğe ortak olma heveslerine pabuç bırakılamaz. “Tek vatan Türkiye, tek bayrak Türk bayrağı, tek millet Türk milleti, tek devlet Türkiye Cumhuriyeti” ortak paydasını kabul etmeyenlerle uzlaşma da, çözüm de olmaz.

Türk Ocakları olarak devlet yetkililerine ve TBMM’ye çağrımız, terör örgütlerinin kayıtsız şartsız teslim olmaları dışında Türkiye’nin millî devlet yapısına, birliğine, bütünlüğüne halel getirecek hiçbir girişime kapı aralanmamasıdır. Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti sadece çağın değil geleceğin gereklerini de dikkate alarak elbette Anayasa’da ve kanunlarda düzenlemeler yapabilir ama bunlar asla Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerine, üniter yapısına ve millî devlet vasfına aykırı olamaz. Devletimiz, bir sonraki aşamasında Türkiye topraklarının bir kısmını koparmayı amaçlayan projelere karşı mücadeleye devam etmeli ve Suriye’deki “Teröristan” girişimi konusunda tavrını asla esnetmemelidir.

Türk milletine duyurulur.