ATATÜRK VE TÜRK DİLİ

ATATÜRK VE TÜRK DİLİ

“Atatürk ve Türk dili” Konulu bu haftaki sohbetimizde İstanbul Kültür Üniversitesi Fen ve
Edebiyat Fak. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vahit TÜRK yer aldı. Sayın TÜRK yoğun bir ilgiyle takip
edilen konuşmasında özetle:
Dil, pek çok tanımı yapılan bir kavramdır ancak kişi ve ulus hayatındaki işlevleri
düşünüldüğünde dil için “Bir ulusun ana yurdu, ana dilidir” demek hiç de abartılı olmaz. Çünkü tek tek
bireylerin de bütün olarak ulusun da bütün geçmişi dili içerisinde saklıdır. Ulusun yaşadığı hayat
koşulları, varlığını sürdürdüğü yurtlar, ilişkide olduğu toplumlar, zaman içinde yaşanan acılar,
sevinçler, güzellikler, çirkinlikler, hayata karşı davranış kalıpları, insan ilişkileri ve daha başka insanı
insan ya da ulusu ulus yapan pek çok şey dil içinde saklıdır. Dil, bütün bu özellikleri dolayısıyla
ulusların sıkıntılı zamanlarında sarıldıkları kurtarıcı, beslendikleri kaynak olur. Ulusların varlık
mücadelesi yapmak zorunda kaldığı zamanlarda ana dili bilinci, bu mücadelenin öncüleri ve ulusun
aydınları tarafından en üst noktaya çıkarılmaya, ulusun mücadele azminin ulusun bütün geçmişini,
kimliğini içinde barındıran bu kaynaktan beslenmesine çalışılır. Dil, yer yer bayrak işlevi görür.
Bağımsız olmayan yani benim diyecekleri, gönülleriyle benimseyecekleri bir bayrağı olmayan
toplumlar, dillerine bayrak muamelesi yaparlar, bu tür toplumların şairleri dilleriyle ilgili pek çok şiir
yazarlar. Bu anlamda Türkiye Türkçesinde çok az şiir yazılmasının ancak Türk lehçelerinin hemen
hepsinde pek çok şiir olmasının nedenini dili bayraklaştırma düşüncesiyle açıklayabiliriz.
Cumhuriyetten sonra 1931 yılında Türk Tarihini Tetkik Cemiyeti (Türk Tarih Kurumu), 1932
yılında Türk Dilini Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) kuruldu. 1932 yılında İstanbul’da Dolmabahçe
Sarayında 1. Türk Dili Kurultayı toplandı ve dokuz gün süren bu kurultayı, bütün devlet erkânıyla
birlikte Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, bütün oturumlara katılarak baştan sona dinledi, notlar aldı.
Kurultay bildirileri radyodan yayımlandığı gibi kentlerin meydanlarına konulan hoparlörler ile bütün
ülkede dinlenmesi sağlandı. Halk ağzından söz derleme faaliyeti bir düzene bağlandı ve bu iş için
illerde valilerin, ilçelerde kaymakamların başkanlığında heyetler oluşturulup kısa sürede 100 000
Türkçe söz derlendi. Tarihi metinlerin taranmasına başlandı ve unutulan Türkçe sözlerden oluşan
Tarama Sözlüğü oluşturuldu. Çuvaş, Yakut (Saha), Kırgız gibi Türk lehçelerinin sözlüklerinin
çevrilmesi işi, bilginlere ısmarlandı ve bunun sonucunda adı geçen sözlükler dile kazandırıldı.
Cumhuriyet döneminde yapılan önemli işlerden biri de özleştirme çalışmaları ve bilim dallarında
Türkçe terimlerin türetilmesi konusudur.
Türk tarihinde Türkçe ile, dil ile Atatürk kadar ilgilenen yoktur. Mustafa Kemal, devlet katına
çıkartmış Türkçeyi. O günkü şartlarda Milli bir mesele olarak düşünmüştür Türkçeyi. O günün
şartlarında da Türk Dili ve Edebiyatı alanında Fuat Köprülü, Abdülkadir İnan vb. dışında Üniversite
disiplininde yetişmiş biri yoktur. İşte bu yokluk içinde Atatürk’ün yaptıkları ayrı bir değer kazanıyor.
Türk, Türkçe ile Türk’tür; Alman, Almanca ile Alman’dır. Bilhassa yabancı bir yerde Türkçe konuşan
birini görünce bir yakınlık hissedersiniz. Dil insanları bir potada yoğurur. Ana dilimiz bizi biz yapar.