Genel Başkan Mehmet Öz’ün Türk Ocaklarının Kuruluşunun 112. Yılı Münasebetiyle Verilen İftarın Ardından Yaptığı Konuşma

Genel Başkan Mehmet Öz’ün Türk Ocaklarının Kuruluşunun 112. Yılı Münasebetiyle Verilen İftarın Ardından Yaptığı Konuşma

GENEL BAŞKAN MEHMET ÖZ’ÜN TÜRK OCAKLARININ KURULUŞUNUN 112. YILI MÜNASEBETİYLE VERİLEN İFTARIN ARDINDAN YAPTIĞI KONUŞMA

 

Aziz Türk Ocaklılar,

Türk Ocaklarının kuruluşunun 112. Yıldönümü münasebetiyle düzenlediğimiz iftar davetine hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz. Hepinizi en derin saygılarımla ve muhabbetle selamlıyorum. Bu yıl kuruluş yıldönümü Ramazan ayına tesadüf ettiği için toplantımızı iftar vesilesiyle Genel Merkez kurulları olarak yapmayı uygun gördük.

1911’de bir gece Karacaahmet Mezarlığı’nda toplanan 190 Tıbbiyeli genç, seher vakti kaleme aldıkları bir mektubu devrin Türkçü yazar, şair, fikir adamı ve ediplerine gönderdiler. Özetle şöyle diyorlardı:

 

"…..
Türk kavmi, hayat-ı inkıraz yaşamaktadır. Buna seleflerimiz gibi lâkayt kalamayız. Hayat ebedî bir mücadeledir ve bu mücadelede muvaffakiyetin en büyük şartı, maarif ve mekteplerin galebesidir.

Bizler; tekamül kanununa riayet fikrinde ısrarlı, ziraat, ticaret ve sanayi ile kazanılmış bir içtimaî hakimiyeti, kuru bir siyasî hakimiyete tercih etmekteyiz.

Nesl-i müstakbel temiz olsun; miskinliği günah, faaliyeti ibadet bilsin. Müteşebbis, kuvvetli ve servet sahibi olsun.."

 

24 Mayıs 1911’de bu mektubu yazan gençler Dr. Fuat Sabit (Ağacık) başkanlığındaki 21 kişilik bir girişimciler grubu oluşturdular ve ile ünlü Türkçülerden Mehmed Emin (Yurdakul), Akçuraoğlu Yusuf, M. Ali Tevfik (Yükselen), Emin Bülend (Serdaroğlu) ve Ağaoğlu Ahmed Beğlerin katıldığı bir toplantı yapıldı. Türkçülük düşüncesini yayacak ve yaşatacak bir derneğin kurulması ve adının da "Türk Ocağı" olması, 3 Temmuz 1911'de yapılan bu toplantıda kararlaştırıldı. Bu  toplantıda kuruluş işlemlerini gerçekleştirecek bir "geçici yönetim kurulu" seçilmiştir. Bu derneğin "Esas Nizamname"sinin ve çalışma programının hazırlanması biraz fazla zaman alır ve gerekli işlemler tamamlanarak Türk Ocağı'nın 25 Mart 1912'de faaliyete geçmesi sağlanmış olur. Derneğin kurucusu görünenler, Mehmed Emin (Yurdakul), Ahmed Ferit (Tek), Ağaoğlu Ahmet ve Askeri Tıbbiyelileri temsilen Fuat Sabit (Ağacık) beylerdir. Ocak resmen kurulduktan sonra yönetim kurulu Ahmed Ferid (Tek, Reis), Yusuf Akçura (İkinci Reis), Mehmet Ali Tevfik, Fuat Sabit  beylerden oluşur. 

1912'de yayımlanan Türk Ocağı Esas Nizamnamesi'ne göre, Ocağın amacı, "Akvam-ı İslamiyenin bir rükn-i mühimmi olan Türklerin milli terbiye ve ilmi, içtimai, iktisadi seviyelerinin terakki ve i'lasıyla Türk ırk ve dilinin kemaline çalışmak" idi. Ocak’ın, amacına ulaşmağa çalışırken "sırf milli ve içtimai bir vaziyette" kalacağı belirtilmekte, "Asla siyaset ile uğraşmayacak ve hiçbir vakit siyasi fırkalara hadim bulunmayacaktır" denilmekte idi.

Türk Ocaklarının kurucu neslinin fikirleri, hareketleri ve hedefleri o zamanın şartlarında oluşmuştu. Zamanla bazı değişiklikler olsa da  “Türk milletinin ilmî, iktisadi, kültürel ve sosyal yönden yükselmesine hizmet etmek” ana çizgisi değişmemiştir. Millî Mücadele sonrasında Cumhuriyet rejimi kurulunca Türk Ocaklılar yeni dönemin kültür, eğitim ve toplum dayanışması ocağı olarak önemli işlevler ifa ettiler.

Bilindiği üzere, 1931’de dönemin siyasi şartları yüzünden kapanan Türk Ocakları, 1949’da yeniden açılmıştır. 1950’lerden 1980’e kadar Hamdullah Suphi Tanrıöver, Osman Turan, Emin Bilgiç gibi nitelikli devlet ve kültür adamlarının başkanlığında daha ziyade kültür sahasında kalarak faaliyet gösteren Türk Ocakları, 12 Eylül Darbesi’nden sonra diğer dernekler gibi faaliyetlerine ara vermek zorunda kalmış; 1983 seçimlerinden sonra ortamın nispeten normalleşmeye başlamasıyla, 1985’ten itibaren yeniden faaliyete geçmiştir. Merhum Orhan Düzgüneş Hoca’mızın fedakârca gayretleriyle başlayan bu yeni dönemde Türk Ocakları, o günden bu yana ağırlıklı olarak kültürel ve fikrî konularda Türkiye ve Türk Dünyası ile ilgili çalışmalarına devam etmektedir.

Türk Ocakları bütün bu faaliyetleri, Genel Merkez ve şube yönetimlerinde bulunan arkadaşlarımızın ve bir kısım üyelerimizle gönüldaşlarımızın fedakârca gayretleriyle sürdürmektedir. Elbette, bazı projelerimize kamu kurum ve kuruluşları destek olmaktadır ama cari harcamalarımızı tamamen gönüllülük esasına göre ödenen aidat ve yapılan yardımlarla karşılıyoruz. Hiç şüphesiz gerek şubelerimizdeki konferans, panel, bilgi şöleni vb.ne katılan gerekse Akademi programında ders veren akademisyen, sanatçı, yazar vb. dostlarımızın tamamen hasbi katkılarını da burada şükranla anmak durumundayım.

Şunu belirtmek gerekir ki, elbette particilik veya partizanlık yapamayız, bu Türk Ocağı’nın kapsayıcı söylemine uymaz. Bununla birlikte, kuruluşundan itibaren fırka siyasetinin dışında kalması tüzüğünde yer alsa da, Türkiye’nin ve bütün Türk Dünyasının problemlerine kayıtsız kalacak bir Türk milliyetçiliği de Türk Ocakları da  olamaz. Bu manada elbette siyasi alandaki gelişmeleri de dikkatle takip etmek, gerekli hâllerde uyarı görevimizi yapmak bir mecburiyettir.

Ülkemizin ve dünyanın kargaşa içindeki bir dönüşüm sürecinden geçtiği günümüzde, Türk Ocakları gibi millî duruşu temsil eden kuruluşların temel meselelere dair çok daha derinlikli ve kapsamlı çalışmalar yapması, millî bünyeyi güçlendirici faaliyetler yürütmesi ve Türk dünyasının birliği istikametindeki çabalara katkıda bulunması temel bir görevdir.

Geçen yıl, Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde verdiğimiz Millî Mücadele sonunda Cumhuriyet’imizin 100. Yılını kutladık. Bu vesile ile Sultan Alp Arslan’dan Cumhuriyet’imizin kurucusu Atatürk’e bu vatanı Türk ülkesi yapan ve o şekilde kalması için mücadele eden büyük ecdadımızı ve vatan toprağını kanlarıyla sulayan aziz şehitlerimizi rahmet ve saygıyla anıyorum. Aziz dostlar, 2020’de bütün dünyayı etkileyen küresel salgının olumsuz tesirleri henüz geçmeden 6 Şubat 2023 depremleriyle sarsılan ülkemiz içeride ve dışarıda çok ciddi problemlerle karşı karşıyadır. Cumhuriyet’in 100. Yılı vesilesiyle Türk Yurdu dergimizin dört özel sayısında 100 yılın kültürel birikiminin yanında bazı temel konulara da açılımlar getirmeye çalıştık. Daha da önemlisi, tespit ettiğimiz 12 temel mesele (Aile, Bilim ve Teknoloji, Çevre ve İklim, Devlet ve Siyaset, Dış Politika, Eğitim, Gençlik, Hukuk ve Adalet, Ekonomi, Nüfus ve Göç, Güvenlik Politikaları, Dijital Çağda Kültür Politikaları) hakkında raporlar hazırlattık. Bunların yayını maalesef gecikti. Bu toplantıya yetişmesi için gayret ettik ama ancak matbaaya gidebildi. Sanırım Nisan başında piyasaya çıkacak. Bunlar önemli olmakla birlikte yeterli değil, yaptığımız çalışmaları daha da derinleştirmek ve ilgililere daha etkili yollarla iletmek zorundayız. Bunun için Ocak’ın mali yönden daha güçlü bir yapıya kavuşturulması elzemdir. Bu vesile ile, Ocak’ın her zaman destekçisi olmuş olan merhum büyüğümüz İdris Yamantürk’ü rahmetle anıyor, ondan sonra bu desteği sürdüren evlatlarına ve bahusus temel meselelerle ilgili hazırladığımız projeye maddi destekleri için Danışma Kurulu üyemiz Tevfik Yamantürk Beyefendi’ye huzurunuzda teşekkürlerimi sunuyorum.

Aziz Ocaklılar,

Türkiye bugün bir yandan bir bütün olarak küresel egemenlik mücadelesinin meydan okumaları, bunun ekonomiden güvenliğe kadar bir dizi alandaki öte yandan bunun bir yansıması olarak düzensiz göç denilen sığınmacı problemiyle karşı karşıyadır. Sığınmacı ve göçmenler konusundaki endişeler ırkçılık ve yabancı düşmanlığı değildir. Dünyada en çok sığınmacı ve göçmenin bulunduğu ülke olmamız yeterince açık bir husus değil mi? Avrupa devletleri Türkiye’yi sığınmacılar ve göçmenler için adeta bir depo olarak gördüklerini açıkça itiraf etmiyorlar ve bu hususta yetkililerimize teşekkür etmiyorlar mı? Sanayi ve tarımda muhtaç olduğumuz işgücünden dem vuranların sayılardan haberi var mı? Türkiye neden dünyanın yükünü çeksin, payımıza düşene tamam ama neden en fazla göçmen Türkiye’de? Bunlara ve yabancılara çok kolay yollarla vatandaşlık verilmesi de bir diğer problemdir, Türk vatandaşlığı satılamaz. Bu konuda da acilen değişiklik yapılmalı, yabancıların Büyükşehirler dahilindeki  kırsal alanlarda toprak satın almasına yasak getirilmelidir.

Aziz Ocaklılar,

Problemlere gözümüzü kapatamayız. Türkiye elbette son dönemdeki ekonomi politikasındaki büyük hataların etkilerine rağmen kendi güvenliği açısından çok önemli olan savunma sanayi alanında önemli aşamalar kat etmiştir. Bunlar ümit vericidir. Yine son yıllardaki ümit verici gelişmelerden biri, Türk Konseyi’nin 2021 yılı Kasım ayında Türk Devletler Teşkilatına dönüşmesidir.  Devletlerimiz, temkinli ama kararlı adımlarla aralarındaki ekonomik, kültürel ve siyasi işbirliğini daha ileri boyutlara taşımak hedefine doğru yürümeye devam etmelidir. Bu yapı, kurulmakta olan çok kutuplu yeni dünya sisteminin en önemli ayaklarından biri olmaya adaydır. Türkiye ve Türk Devletleri Teşkilatı ABD, Çin ve Rusya gibi büyük güçler arasındaki dengelere dikkat etmek zorundadır.

Değerli dostlar,

Kurulduğu günden bu yana Türk Birliği için mücadele eden Türk Ocakları olarak bizlere de temel meseleler hakkında bizi yönetenlere yol gösterici ilmî çalışmalar yapmak ve hepsinden de önemlisi gençlerimizi bu geleceğe hazırlamak gibi önemli ve hayati görevler bulunmaktadır. Gençlerimizin ülke dışında yaşamak yönündeki ruh hâlinin ardındaki sebepleri iyi tahlil etmek ve Türkiye’yi Türksüzleştirme heveslerine karşı gençlerimizi millî şuur sahibi yapmak için çok çalışmalıyız. Demografisi değiştirilmek istenen vatanımıza sahip çıkmalıyız. Görünen köy ortadadır. Devleti yönetme yetkisini elinde bulunduranlar sadece ekonomik krize değil bu ülkenin millî kimliğine ve üniter millî devlet yapısına karşı büyük tehdit arz eden gelişmeler karşısında acil ve köklü tedbirler almalıdır. Bunun için de güvenlikten eğitime, nüfus meselesinden mesleki ve yüksek öğretime, aileden dijital çağın imkan ve tehditlerine kadar bütün konulara bütüncül bir perspektifle bakmak, aralarındaki illiyet bağlarını doğru teşhis ederek çözümleri uygulamaya koymak zorundayız.

Aziz Ocaklılar,

Türkiye bir müddettir yeni bir hükümet modeli ile yönetiliyor, maalesef bu modele geçilirken denge-denetleme mekanizmaları ihmal edilmiştir. Bu konuda vaktinizi almayacağım. Ancak bu modelin siyasi alandaki tezahürlerini hem genel hem de mahalli seçimlerde yaşıyoruz. Asıl dikkat çekmek istediğim husus, mahalli seçimlerden sonra Türkiye gündemine getirilmek için şimdiden sinyalleri verilmeye başlanan sözde çözüm sayıklamalarıdır. ABD’nin Suriye’de hasmane bir siyasetle destek verdiği Suriye PKK’sı adeta devletleştirilirken Türkiye içinde de güya PKK’nın silah bırakması görüntüsü altında millî-üniter devlet yapımıza ve millî kimliğimize yönelik bir harekatın başlaması ihtimal dahilindedir. Bunun karşısında, Türk Milleti’nin birliği ve Türk Devleti’nin bekası temelinde Türk Ocakları başta olmak üzere bütün milliyetçi gönüllü kuruluşlara ve siyasi alanda parçalanmış bir manzara arz eden Türk milliyetçisi partilere ağır ve büyük bir sorumluluk düşmektedir. Yeni bir anayasa veya Anayasa’da yapılacak değişikliklerde değiştirilemez maddeler ile Türk Vatandaşlığı tanımı konusunda hiçbir şekilde taviz verilmemelidir. Yerel yönetimlere özerklik adı altında siyasi özerkliğin yolunu açabilecek düzenlemelere kesinlikle karşı çıkılmalıdır.

Değerli dostlar,

Türk Ocakları bugün şube ve temsilcilikleriyle hem yurt içinde hem de Türk Dünyasının bazı bölgelerinde faaliyetlerine devam etmektedir. Ramazan ayları ve Kurban Bayramı başta olmak üzere çeşitli vesilelerle Balkanlarda, Türkmeneli’nde, Kafkaslarda ve Türkistan’da soydaşlarımıza yönelik yardımlarda bulunuyoruz. Bizim bu coğrafyalarda yaptığımız işin esası, bayrak göstermek, oralardaki kardeşlerimize yalnız olmadıklarını hissettirmektir. Bu gayretlerimize katkı veren bütün gönüldaşlarımıza en içten teşekkürlerimizi sunuyorum.

Bugün, milliyetçi-üLkücü hareketin mümtaz liderlerinden, özü sözü bir dava adamı Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehadetinin 15. Yıldönümü. Merhum Muhsin Başkanı rahmet ve saygıyla anıyorum.

Bu vesileyle 112. yılını idrak eden bu kutlu Ocak’ın Türk milletini yükseltme davası yolunda hizmet edip ebedî âleme göçen bütün büyüklerimizi ve üyelerimizi rahmetle anıyor; bu Ocak’ın ebed-müddet tütmesi için, hiçbir şahsi beklenti içinde olmaksızın, hasbî bir şekilde elinden gelen gayreti gösterenlere selam ve muhabbetlerimi sunuyorum. Toplantıya katılan siz değerli Genel Merkez kurullarının üyelerini en derin saygı ve muhabbetlerimle selamlıyor, hayırlı Ramazanlar diliyorum.