TÜRK OCAKLARI

GENEL MERKEZİ

TÜRK OCAKLARI GENEL BAŞKANI MEHMET ÖZ’ÜN KURBAN BAYRAMI MESAJI

BÜYÜK TÜRK MİLLETİ, AZİZ TÜRK OCAKLILAR

 

Türk-İslâm âlemi olarak bir Kurban Bayramı’nı daha idrak ediyoruz. Bu bayramda da maalesef İslâm Dünyasının muhtelif bölgelerinde sıkıntılar, katliamlar devam ediyor. Bütün Müslümanların bayramını kutlarken “Bayramların Bayram olacağı günler”in gelmesini yüce Tanrı’dan diliyorum.

İslam âleminin ve Müslümanların çektikleri sıkıntılarda elbette küresel siyasi egemenlik mücadelesi yürüten emperyalist güçlerin rolü var ama bu problemlerin asli sorumlusu çağı okuyamayan, birlik olamayan Müslümanlardır. Bugün Gazze’de on binlerce insan bir soykırıma tâbi tutuluyor, Netanyahu Hükûmeti aç-susuz kalmış insanlara yardım gitmesini dahi engelliyor ama bazı Müslüman Arap ülkelerinde maalesef Batı Dünyasındaki tepkiler kadar tepki dahi göremiyoruz. Doğu Türkistan’daki Müslüman Türkler Çin’in devasa ekonomik gücü karşısında kaderlerine terk edilmiş durumda…Örnekleri çoğaltmak mümkün ama sonuç aynı: İslam Dünyası kendi mazlumlarına sahip çıkamıyor.

Türkiye'mizde ise bir müddettir, yarım asra yakın bir süredir binlerce cana kıyan, ocaklara ateş düşüren, ülke insanlarını ayrıştırmak için her türlü melaneti icra eden terör örgütüPKK'nın feshi konuşulmaktadır. Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ABD-İsrail ikilisinin Suriye’nin kuzey-doğrusunda besleyip büyüttüğü Suriye PKK’sının, kontrolü altında tuttuğu bölgede fiilen bağımsız hareket ettiği bir ortamda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “Terörsüz Türkiye” adıyla başlattığı süreçte ayrılıkçı çevrelerden son derecede kabul edilemez talepler yükselmektedir. PKK’nın sözde fesih bildirisinde Lozan'a karşı sarf edilen sözler, yine sözde fesih bildirisinde Türk Devleti'nin soykırımcı ilan edilmesi, ülkenin her yanında yeni bir yapılanmaya dönük çağrılar, başlangıçta toplumu ikna için  yeni sürecin pazarlıksız bir süreç olduğu yönünde yapılan açıklamalarla açıkça çelişmektedir.

PKK yöneticilerinin ve PKK’ya müzahir bazı siyasilerin beyanlarından, etnikçi ayrılıkçı çevrelerin sözde özerklik özde ise konfederasyonu çağrıştıran beklentiler içinde oldukları anlaşılmaktadır. Bu maksimalist talepler karşısında gerek iktidar gerekse muhalefet cenahından yapılan bazı açıklamalarda bu söylem sahiplerini yatıştırmaya dönük olarak kullanılan birtakım ifadelerin, bunu sağlamak bir yana, maalesef, ayrılıkçı çevreleri daha da cesaretlendirdiği, şımarttığı  gözlenmektedir.

Bu bağlamda, gerek iktidar cephesinden sadır olan ve  vatandaşlık tanımından Türk ifadesinin çıkarılıp yerine Türkiye kelimesinin ikame edileceği şeklinde yorumlanan bazı söylemlerin gerekse muhalefet cenahından gelen Kürtlerin sorunlarının Türkiye geneline göre çok daha fazla olduğuna dönük ifadelerin, bu söylem ve ifade sahiplerinin muratlarının aksine gelişmelere yol açması galip ihtimaldir.

Türkiye'nin sorunlarını etnik mensubiyete göre değerlendirerek filanca etnik grubun sorunları toplumun genelinden daha çok demek;  Cumhuriyet'in getirdiği kapsayıcı yurttaşlık anlayışının ve Atatürk'ün "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran halka Türk milleti denir." sözünün derin manasını idrak edememektir.

“Terörsüz Türkiye” olacaksa bunun için vaz geçilmez şartların başında Suriye’deki PKK yapılanmasının etkisiz hâle getirilmesi gelir. Halbuki Suriye'nin kuzey doğusunda İsrail ABD destekli bir yapı IŞİD bahanesiyle PKK'ya alan açılarak oluşturulmuştur. Bugün de İsrail, “Kürtler” diyerek bu yapıyı müttefik ilan etmektedir. Devletimizin yetkilileri PKK'nın Suriye uzantısının da "Terörsüz Türkiye" sürecine dahil olduğunu söylüyor ancak Suriye PKK'sını müttefik ilan edip on yılı aşkın süredir destekleyen ve bizim de müttefikimiz (!) olan ABD yetkilileri SDG olarak adlandırılan bu yapıya desteklerini açıkça sürdürüyorlar. Böyle bir ortamda Türk milletinden PKK'nın kendini feshettiğine inanması bekleniyor.

İçinde bulunduğumuz bu kritik süreçte ülke ve millet olarak birliğimizi güçlendirmemiz gerekirken çeşitli olayların gündeme getirilmesiyle iç siyasi kavgalara gark olmuş durumdayız. Muhalif siyasi parti başkanları, belediye başkan ve yöneticileri yolsuzluk, terör, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek vb. suçlamalarla yargılanmaktadır. Bu davaların, Terörsüz Türkiye Projesinin yürüdüğü dönemde açılması, birtakım çevreler tarafından, yargının yürütmenin etkisi altında hareket ettiği şeklinde yorumlamaktadır. Toplumda böyle bir algının yaygınlaşması son derecede sakıncalıdır.

Hepimizin bildiği gibi, kadim devlet felsefemizin temel düsturu, "Adalet Mülkün Temelidir." İlkesidir. Hukukun, siyasi mücadelenin aracı hâline getirildiği yönündeki algının yaygınlaşması Devlet'e olan güveni aşındırır. Şayet ABD-İsrail ittifakının, İslam coğrafyasındaki etnik ve mezhebi farkları istismar etmek suretiyle millî birlik ve bütünlüğümüze karşı kurduğu tuzağı bozmak ve bunun için de "TÜRKİYE  TEK CEPHE" olsun istiyorsak önce millî iradeyi hakim ve millî kuvvetleri etkin kılmak zorundayız. İç Cepheyi ise ancak hukuka riayet ederek ve iç siyasi çekişmeleri asgariye indirerek tahkim edebiliriz.

Aziz Ocaklılar,

Türk Ocakları olarak bu yıl da bazı Türk-İslam beldelerindeki kardeşlerimiz için Kurban Bağışı Kampanyası düzenledik. Bu yılki kampanyamızda kurban kesilecek yerler ve topluluklar şunlardır:  Kuzey Makedonya Yörük Türkleri, Kırım Türkleri (Lviv),  Dağıstan (Nogay Türkleri), Kafkasya, Kerkük, Erbil, Telafer. Çobanbey  Türkmen Dağı, Afganistan Türkleri ve Azerbaycan. Ocak’ımıza itimat ederek bu yıl da kurbanlarını bizim aracılığımızla bağışlayan bütün gönüldaşlara ve dostlara en içten teşekkürlerimizi sunarım. Allah niyetlerini ve ibadetlerini kabul etsin.

Yardımlaşma ve dayanışma duygularının kuvveden fiile geçtiği bir bayramı daha idrak edebildiğimiz  için Allah'a şükreder, Gazze’den Doğu Türkistan'a kadar bütün mazlum coğrafyalardaki kardeşlerimizin kurtuluşuna vesile olması duasıyla tekrar bütün Müslümanların Kurban Bayramını gönülden kutlarım.