TÜRK OCAKLARI

GENEL MERKEZİ

Akkuyu’da Nükleer Santral Yapılmalı Mı?
Orhan KAVUNCU

Başbakanımız Rusya’da... Bir dizi temaslar, görüşmeler yapılıyor. Başbakanın Moskova ziyareti, 16 Mart 1921’de Sovyetler Birliği ile imzalanan Moskova Dostluk ve Kardeşlik Anlaşmasının 90. yıldönümüne tesadüf etti. Çok sayıda iş adamının bulunduğu Heyet, Türk Rus İş Forumuna katıldı. İş adamları forumun olumlu sonuçlar vereceğini ümit ediyor. Bu arada Erdoğan’a Moskova’da Devlet Diplomasi Enstitüsünde fahri doktor unvanı verildi.

Ziyaretin en önemli konusu nükleer santraldi. Japonya’da yaşanan deprem ve tsunami felâketlerinden kaynaklanan nükleer santral yangınlarının yol açtığı nükleer felâket korkusu, birçok ülke gibi bizim ülkemizde de endişelere ve tartışmalara sebep oldu. Milliyet Gazetesi yazarı Metin Münir’in verdiği bilgilere göre, Türkiye’de yaşanan tabii afetlerin %60’dan fazlası depremden kaynaklanıyor ve ülkemizin %85’i deprem kuşağı üzerinde bulunuyor. Üstelik nükleer santralin yapılacağı Akkuyu’ya 25 km mesafede Ecemiş fayının bulunması endişeleri daha da artırıyor.

Japonya’ya “geçmiş olsun” diyoruz. Sevecen, bize benzer bu asil uzak doğu halkının başına gelen felâket hepimizi, bütün insanlığı üzdü. Paniğe kapılmadan, yapılan çağrılara mütevekkil bir tavırla uyan bu intizam sahibi, uysal ve disiplinli halkı bir kere daha takdir ettim. Felâketin boyutları her geçen gün artıyor. Tokyo’da radyasyon seviyesinin normalin 300 katına çıktığı bildiriliyor. Fukuşima santralindeki nükleer sızıntının her an bir parlamaya dönüşmesinden korkuluyor. Sızıntıyı önleme ve yakıt çubuklarını soğutma çabaları tehlikeyi henüz engelleyebilmiş değil. Bu çabaların devam etmesini, etkili çareler bulunmasını diliyoruz. Elektrik kesilen ülkede, insanlar şimdi de soğukla, açlık ve susuzlukla baş etmek zorundalar.

Bu tip felâketlerin, insanlığın çevre bilincinin artmasına vesile olması yegâne teselli kaynağımızdır. Çevreyi koruma, yeryüzünün yaşanabilirliğini koruma, daha iyi yaşanabilir yapma arzusu, bu yolda gösterilecek çabalar artık bir refleks haline dönüşmelidir. “2012, Maya takvimin sonu”, “bak 2012 kehaneti çıkıyor” veya “bütün bunlar ahir zaman işaretleri, işte kıyamet kopuyor” gibi ifadeler hayatımızı yaşama ve yeryüzünü koruma reflekslerimizi dumura uğratmamalıdır. “Bir fidan dikerken kıyamet kopsa bile sen fidan dikmekten vazgeçme” mealindeki hadisin muhatapları olduğumuzu unutmadan yaşamak durumundayız.

İşte dünya gündeminde bu konular varken Moskova’da Akkuyu’da Rusların yapması düşünülen nükleer santral konuşuldu. Başbakan, dünya kamuoyunun temayüllerine uyarak kendisini baskı altında hissedebilir ve nükleer santral sözleşmesini erteleyebilirdi; öyle yapmadı, serinkanlı davrandı ve aklın sesine kulak verdi: Moskova’da Medvedev’le yaptığı görüşmeden sonra, nükleer santral yapımından vazgeçmeyeceklerini, ancak deprem kavşağında olduğumuz için güvenlik artırıcı ek teknolojiler istediklerini söyledi.

Risk faktörünü elbette azaltmak gerekiyor. Ama nükleer santralden vazgeçerek riski sıfırlama düşüncesi reel değildir. Nükleer santrale karşı çıkanlar, maliyet, kaza riski ve ürettiği enerji miktarı gibi faktörler bakımından nükleer santral yerine ikame edilebilecek alternatif enerji kaynakları göstermek zorundadırlar.