TÜRK OCAKLARI

GENEL MERKEZİ

Maymunların Andı Olsaydı Nasıl Olurdu?
Hilmi DEMİR

Bu coğrafyada uzun yıllardır tüm değişimler tek bir kelime altına sığdırılmaya çalışıldı. Çağdaş değerler…Adalet, eşitlik, paylaşım, fırsat eşitliği, hukuk önünde eşitlik, özgürlük, demokrasi, katılım…çağdaş değerler olarak bu sınıflamayı çoğaltabilirsiniz elbette. Ama dünden bu güne neden ise bu çağdaş değerler adına yapılanlar bu milletin değerlerine, inançlarına, tarihine laf etmekten öteye geçemedi.

Eğitimde fırsat eşitsizliği, bölgeler arası dengesizlik, 40 kişilik sınıflara doldurulmuş çocuklarla kör topal devam eden öğretim, testkolik yapılmış gençler, dershaneye taşınmış eğitim kimin umurunda. Bu ülkede çağdaş eğitim deyince neden kimsenin aklına bunlar gelmez, anlaşılmaz.

Fakat çağdaş eğitim deyince birilerinin aklına hemen çocukların okudukları “andımız” gelir. Hani Türküm, doğruyum, çalışkanım diye var ya o, andımızdan bahsediyorum. Neymiş “demokratik ülkelerde çocuklara böyle bir ant içirme uygulaması olmadığı için” bu çağdışı uygulamadan vazgeçilmesi gerekirmiş.

Milas kulaklı köşe yazarları kafa sallamaya alışmış olduklarından olsa gerek, çağdışı diye gelen her sese kulak vermeye hazırlar. Bunlar yıllardır bu ülkede çağdaşlaşmak, Avrupalılaşmak diyince akıllarına maymunlaşmak geliyor.

Maymunlar ülkesinde bir andımız olur muydu, dersiniz. Olsaydı herhalde, Ülkemiz, milletimiz ve Bayrağımız yerine ellerindeki “muza” yemin ederlerdi. Nede olsa yalnızca maymunlar kutsallarını kendi elleriyle yiye bilirler.

Oysa bu ülkede çağdaşlaşmanın bir maymunlaşma olmadığını 1930 yılının 28 Ekim akşamı Ankara Türkocağı’nda düzenlenen Cumhuriyet balosunda gazeteci Mrs. Rings’in “Türkiye’nin hangi bakımdan Amerikanlaşmasını düşündüğünü” sorması üzerine Mustafa Kemal, “Türkiye bir maymun değildir ve hiçbir milleti taklit etmeyecektir. Türkiye ne Amerikanlaşacak ne batılaşacaktır, o sadece özleşecektir” cevabını vermişti.[1]

Kafesin ötesinden gelen her yemişe atlamayı adet edinmiş aydınlar ve köşe yazıcıları, bu coğrafyada çağdaşlık adına her yemişi bu millete yedireceklerini sanıyorlar. Bu sanı son zamanlarda muhafazakâr çevreye de iyice sirayet etmiş olacak ki, onlar bu propagandayla sistemle hesaplarını görebilecekleri bir gibi yanılgıya kapıldılar.

Türk aydın ve muhafazakârların kıblesi ABD, benim için oldukça mümbit bir milliyetçilik toprağıdır. Kıble ifadesinden alınganlık gösterilmemesi için bu ifademin aslında The Ghanaian Times’ın 23 Temmuz 1963’de “İstediğimiz şey, bir Müslüman’ın Mekke’ye yönelmesi gibi, bir insanın Washington’a bakmasını sağlayacak ideali bulmaktır” şeklinde uzun bir stratejinin meyvesi olduğunu hatırlatmam gerekir.

Benim için ise ABD Türkiye’de aydın rolüne bürünmüşlerin aynaya bakmalarını sağlayacak önemli bir araç. Öyle ki, Türk milliyetçiliğinin romantizmi ve hümanizmi karşısında ABD milliyetçiliği çağdaş bir despotizmin kalesi gibidir. Bu yüzden bizde okullarda çocuklarımıza yaptırılan andımıza karşılık ABD’de okullarındaki çocuklar andımız yerine süt mü içerler diye, aklıma gelmedi değil.

Türkiye’de çocukların andına takıntı yapanlara karşı, kendi kutsallarından metinlerle cevap vermek kadar daha uygun ve makul ne olabilirdi ki. Kısa zamanda elimdeki kaynakları ve interneti karıştırdığımda bulduklarımı paylaşmadan edemedim.

Yukarıdaki resimde ABD okullarında bir andımız törenini görüyorsunuz. Elleri yürekleri üzerinde şöyle diyorlar; “I pledge allegiance to the flag of the United States of America, and to the Republic for which it stands: one Nation under God, indivisible, with Liberty and Justice for all.”

“Amerika Birleşik Devletleri'nin Bayrağına, o bayrağın simgelediği Cumhuriyete, Herkes için özgürlük ve adaletle, Allah’ın gözetiminde bölünmez tek vatan üzerine bağlılık için and içiyorum.”

Neymiş efendim, tek millet, tek vatan ve tek bayrak. Demek ki çağdaş uygarlığın vatanında da bu türden ataerkil, arkaik ve de milliyetçi söylemler resmi devlet eliyle uygulanıyormuş.

Şimdi bazıları ABD’deki bu ant içme konusunda tartışma yok mudur, diye sorabilir. Ne de olsa liberaller bu uygulamadan rahatsız olmalıdırlar. 2002’de bu konuda yoğun bir tartışma yaşandığı doğrudur. Fakat gelin görün ki, CNN’in verdiği habere göre tartışma nasıl böyle bir ant içme töreni çocuklara uygulanır değil, nasıl olurda bu yeminde “Under God” yani Tanrı’nın gözetiminde ifadesine yer verilir diye kopmuştur.

Amerikalıların onda dokuzu da bu yeminde ki Tanrı’nın gözetimi ifadesinin korunmasını kabul etmiştir.[2] 2004 yılında Federal Mahkeme burada yer alan Tanrı’nın gözetimi ifadesinin kamu okullarındaki çocuklara söyletilmesini anayasaya aykırı bulmuştur.

Buna karşılık 2006 Florida mahkemesi bu andın çocuklara söyletilmesini kanuna aykırı bulmamış hatta bu konuda çocuklara zor kullanılmasını da uygun bulmuştur. Boynton Beach’de Orta öğretimde ant içmeyi reddeden bir öğrencinin okuldan uzaklaştırılması onanmıştır. Ne diyelim Allah Amerikalılara da bizdeki aydınlardan bol bol versin de demokrasi, çağdaşlık neymiş öğrensinler.

Başlıktaki ifademize geri dönecek olursak, maymunların andı olmaz, milletlerin andı olur. Antlar, bayraklar milletlerin hafızalarıdır. Amacınız çocuklara bir şeyler ezberletmek değil, onları ortak hafızaya, o hafızanın geleceğine ait kılmaktır. Bu milletin hafızasına sahip olmayan aydınlar ellerindeki muzlarını yemeye devam etsinler….

Cemil Meriç üstadımız zavallı Türk aydını Batılı dostları alınmasınlar diye kendi hazinelerini gizlemeye çalışırlar… Düşmanının putlarını takdis eder, hayranlıklarını benimser. Dev papağanlaşır… Demişti ya! Şimdi o dev maymunlaştı galiba, Yoksa Darwin haklımıydı acaba!

[1] Ercümend Kuran, “Atatürk ve Türkiye’nin Modernleşmesi”, Belleten, Ankara, Kasım 1965, Sayı:37, s. 64.