TÜRK OCAKLARI

GENEL MERKEZİ

Sünniliğin Ne İdüğünün Beyanıdır

Ortadoğu’da yaşanan çatışmalar Türkiye’de uzun yıllardır bu milletin dini değerleriyle ve inançlarıyla hesaplaşma içinde olanlara yeni bir fırsat vermiştir.

Bu fırsatı kaçırmayanlar, bin yıldır İslam coğrafyasında bir arada yaşamanın, farklıkları yönetmenin bir üst kimliği olan Sünniliği aşağılama, çatışma tarafı gösterme içine girmişlerdir.

Sünnilik bir mezhep değildir. Sünnilik Ehl-i Kıble Tekfir Edilmez ilkesiyle Müslümanları bir arada tutan barışın dilidir.

Sünnilik günahlar sebebiyle bir Müslüman İslam’dan dışlanamaz ilkesiyle farklılıklarımızı ve eksikliklerimizi hoş görmenin adıdır.

Sünnilik Makasıd-ı Şeriatın en temel görevinin, Canın, Dinin, Aklın, Malın, Neslin, Adaletin ve Alemin kozmik düzenin korunmasıolduğunu söyleyen Nizam-ı Alem ülküsüdür.

Sünnilik İmamı Azam Ebu Hanife’nin, İmamı Eş’ari’nin fikir dünyası üzerine kurulan Medeniyetin adıdır.

Sünnilik Hoca Ahmed Yesevi’nin, Nakşibendi Hazretlerinin, Şeyhi Ekber İbn Arabi’nin, Mevlanın Hacı Bektaş Veli’nin ruhuyla her daim canlı kalan Anadolu’nun ruhudur.

Sünnilik Alparslan’ın, Selahaddin Eyyübi’nin, Osman Gazi’nin, Fatih Sultan Mehmed’in, Kanuni Sultan Süleyman’ın, Abdulhamid’in elinde tuttuğu sancağın adıdır.

 Sünnilik bir din değildir, dinin anlaşılması ve yaşanması için bu ümmetin Ulemasının içtihadıyla oluşturduğu bin yıllık yolun adıdır.

  • Sünnilik Ehl-i Sünnetin yoludur.
  • Namazı nasıl kıldığın Sünniliktir.
  • Zekâtı nasıl verdiğin Sünniliktir.
  • Vakfı nasıl kurduğun Sünniliktir.
  • Kurbanı nasıl kestiğin Sünniliktir.
  • Hangi sudan abdest aldığın Sünniliktir.
  • Araziyi nasıl işlettiğin Sünniliktir.
  • Nikâhı nasıl kıydığın Sünniliktir.

Sünnilik bir din değildir, doğrudur. Ama Sünnilik o dinin nasıl yaşandığının adıdır. Dinin ayrılmaz parçasıdır. Çünkü Sünnilik Hanefiliktir, Şafiliktir, Malikiliktir, Hanbeliliktir.

Eğer Sünnilik yoksa Namazı, Zekâtı, Abdesti, Kurbanı hangi din üzere icra edeceğiz?

Sünniliği bir mezhep gibi göstermek, Sünniliği çatışmanın tarafı olarak suçlu ilan etmek bin yıldır kurulan Ehl-i Sünnet çatısını yıkmak anlamına gelecektir.

Elimizin tersiyle bin yıllık bir tecrübeyi, geleneği, mirası, Medeniyetimizin kadim köklerini yok ettiğimizin farkında mıyız?

Bu çatıyı yıkmaya uğraşanlar Ortadoğu’da Müslümanların birbirlerini nasıl tekfir ettiklerine bakarak ders çıkarmalıdırlar.

Bu gün sorun Sünnilikte değildir, Ehl-i Sünnetin kuşatıcı, farklılıkları koruyan üst kimliği ve sulh dilinin yerini alan dışlayıcı, ötekileştirici, mezhepsizlik üzerine kurulan radikal dini söylemlerdedir.

Hedef almanız gereken Sünnilik değil bu radikal söylemlerin beslendiği, şiddeti dini bir ideoloji olarak kullanan siyasal dini örgütlerdir.

Bu örgütlerin hiç biri Sünnilikten beslenmemekte tam aksine Sünniliğin boşalttığı alanı dolduran çağdaş radikal söylemlerden beslenmektedirler.

Bu gün Suriye’de çatışan gruplar Matüridi ya da Eş’ari geleneğinden beslenmiyorlar tam aksine bu gelenekleri din dışı ilan ediyorlar. Onların hiç birinden bu alimlerin adını duydunuz mu?

Bize Mezhepler üstü bir din anlayışını dayatanlar, çatışmanın ancak böyle çözüleceğini söyleyenler aslında yüzyıldır radikal dini söylemlerin zaten mezhepler üstü bir din anlayışı geleneğinden beslendiğini bile bile görmezden geliyorlar.

Bu coğrafyada Sünniliği küçümsedikçe, onu aşağıladıkça, onunla bağlarımızı zayıflattıkça şiddeti kutsayan radikal dini hareketlere yol vermiş oluruz.

Anadolu’da Sünniliği çatışmanın tarafı göstererek gençlerinizi bin yıllık İslam geleneğinden uzaklaştırarak, onları bu topraklara ait olmayan yabancı, öldürmeye ve yok etmeye ayarlanmış bir din anlayışına doğru itmiş oluruz.

Unutmayın bu coğrafyada barışın dilini yeniden kurmak Mezhepler üstü bir yorumu önceleyip Sünniliği ötekileştirmekten değil, bilgi, hikmet ve irfanla yoğurulmuş Sünniliğin kuşatıcı sulh dilini ve farklılıkları bir arada tutan Anadolu geleneğini yeniden diriltmekten geçiyor.